Yeni üyelere özel fırsatlardan yararlanmak ve tüm içeriklere erişim için bugün kayıt olun! Kayıt ol>

PROF.DR. İSMAİL TUNCER DEĞİM
17 Şubat 1963 doğumlu. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunu. Yüksek lisansını Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Ana Bilim Dalında tamamladı. Doktora eğitimini yurt dışında, University of Wales, Cardiff, Galler’de bitirdi.

1985 yılında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Ana Bilim Dalında araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1996 yılında aynı bölümde doktor araştırma görevlisi oldu. 2004 yılında aynı kurumda doçent, 2009 yılında ise profesör kadrosuna atandı. 2010 yılında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde dekan yardımcısı, 2012 yılında ise dekan oldu. 2016’da Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde dekan yardımcısı, 2020’de ise dekan oldu. Halen Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde dekanlık görevini yürütmektedir. Aynı zamanda Farmasötik Teknoloji Ana Bilim Dalında öğretim üyesidir. 2017 yılından beri YÖK’ün Kalite Kurulunda değerlendirici üye olarak yer almaktadır. Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dergisi, Türkiye Klinikleri Eczacılık Bilimleri, Journal of Biophysical Chemistry, Asian Chemistry Letters, Austin Chromatography ve ACTA Pharmaceutica Sciencia dergilerinde yayın kurulu üyeliği yapmıştır/yapmaya devam etmektedir. Farmasötik Bilimler Ankara Derneği (FABAD), Türk Farmasötik Teknoloji Araştırmacıları Derneği, Kontrollü Salım Derneği, American Association of Pharmaceutical Sciences (AAPS), Federation of International Pharmacists (FIP), Controlled Release Society (CRS) üyesidir. Çok sayıda projesi, yönettiği tezler, ödülleri, ulusal ve uluslararası alanda yayımlanmış makaleleri, kitap ve kitap içi bölümleri bulunur.

 

Uzay ve hava eczacılığı alanını seçerken sizi en çok heyecanlandıran veya etkileyen faktör neydi?

Bu konunun dünya genelinde henüz çok keşfedilmemiş ve pek bilinmeyen bir alan olması, aynı zamanda insanların dünya üzerindeki sınırların dolması ve başka gezegenlerde yer arama düşüncesinin gündeme gelmeye başladığı bir dönemde ortaya çıkması, beni heyecanlandıran ve ilgimi çeken bir durum oldu.

 

Uzay ve hava eczacılığı alanındaki yolunuzu seçerken hangi unsurlar sizi en çok etkiledi? Bu alandaki ilginç bir anınız varsa paylaşabilir misiniz?

Aslında, bu alanda kariyer yapmış değilim; ancak bu alanda çalışmanın önemine gerçekten inanıyorum. Hava yolculuğu artık bir lüks olmaktan çıkıp normal bir ulaşım şekli haline geldi. Ülkemizde ve dünya genelinde insanlar, özellikle uçakla seyahat ederken kendilerini ve ilaçlarını daha fazla taşıma eğiliminde. Bu durum, benim ilgimi çeken temel bir unsur oldu. 

Aslında, hatıra olarak beni bu konuya iten bir örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. Uçakta yolculuk yaptığım anlardan birinde önümde oturan bir adamın beyaz gömleğinde bir kırmızı leke görmemle başladı. Daha sonra o kırmızı lekenin bir yolcunun öksürük şurubunun kapağını iyi kapatmaması ve üst bagajdan damlamasıyla oluştuğunu fark ettik. Ve o hastanın bavulunu açtığımızda içinde bir sürü ilaç olduğuyla yüzleştim. Söylemem o ki Dünya ve Türkiye nüfusunun yaşlandığını düşünürsek ve özellikle de enfeksiyonlar, pandemiler nedeniyle sağlığımızın daha da önemli olduğu bir dönemde olduğumuzu fark ettiğimiz günlerdeyiz.  İnsanlar tatile veya iş seyahatine giderken yanlarında eskisine göre daha fazla ilaç taşıyorlar fakat biz ilaçları o konuda hiç test etmiyoruz. Hatta ilaçları normalde pek de saklamadığımız koşullarda otuz, kırk derece gibi farklı sıcaklıklarda, değişik nem ortamlarında test ediyoruz. Başına gelebilecek her türlü senaryoya karşı bir resim çizmeye çalışıyoruz ama uçaklarda taşıdığımızı unutarak bunun etkisini incelemediğimizi fark ettim o yüzden bana çok cazip gelen bir konu haline geldi.

 

Uzay ve hava eczacılığının temel amacı nedir ve neden bu alanlarda özel ilaçlara ihtiyaç duyulur?

Hava ortamına çıkan uçaklar eskisinden daha güçlü ve verimli hale geldi, bu nedenle daha yüksek irtifalarda seyahat edebiliyorlar. Yükseklerde sürtünme daha az olduğu için, uçaklar orada daha az yakıt harcıyorlar. Bu gelişmelerle birlikte uzay yolculukları da daha fazla gündeme gelmeye başladı. Ülkemizden de bu nedenle Amerika’ya giden iki kişiden biri şu anda dünya üzerindeki uzay laboratuvarında bulunuyor.

Bu durum, geleceğe dair bir vizyon oluşturmak adına, en azından eczacılık alanında diğer ülkelerden önde olma fikrini ortaya çıkardı. “Artık kim uzaya gidecek, hadi canım!” derken Amerika bile yüksek masraflardan dolayı uzay planlarını askıya almışken şimdi fark edilen bir gerçek var; dünya bize yetmiyor. Özellikle elektrikli araba ve batarya teknolojisi gibi alanlarda dünyada az bulunan elementleri kullanmak zorundayız. Lityum ve lantanat şu anda çok gündemde olan örnekler arasında. Hatta bunların içinde bor da var. Bu nadir elementleri kullanarak süper kapasitörler geliştirmek gibi teknolojik gelişmelerle ilgili olarak, dünya dışında gezegenlerde bulabileceğimiz düşüncesiyle Ay ve diğer gezegenlere artan bir ilgi var.

Bu konuda Hindistan, Çin, Pakistan ve Rusya gibi ülkeler de ilgili araştırmalara katılmış durumda. Amerika, Elon Musk liderliğinde SpaceX macerasına başlamış durumda. Dolayısıyla, dünyanın yönü daha çok uzaya kayıyor ve insanlar daha fazla orada bulunma eğilimindeler. Hatta bir Türk vatandaşı şu anda uzayda bulunuyor. Ancak, uzayda fizyolojinin değiştiğini ve ihtiyaç duyulan ilaçların dünya standartlarına uygun olmadığını anlamamız gerekiyor. Hava ve uzay ortamı, ilaçlar için yeni formülasyonlara ihtiyaç duyuyor, bu da bu alanda önemli bir konu haline geliyor.

 

Uzay ve havacılık ortamlarında kullanılan ilaçların geliştirilme süreci nasıl işler?

Şu anda bu alanda öncü olan ülke Amerika’dır. Diğer ülkeler de bu konuda çalışmalar yürütmektedir ancak literatürde daha az yer almaktadır. Bu durunun iki ana sebebi vardır; birincisi, diğer ülkelerdeki araştırmacı sayısı sınırlı olabilir, ikincisi ise bu alandaki bilgilerin bir kısmı gizli tutulduğu için paylaşımı daha kısıtlı olabilir. Amerika’nın uzay ortamını yansıtmak amacıyla geliştirdiği “faster” adlı bazı cihazlar bulunmaktadır. Bu cihazlar, mikrograviteyi ve diğer uzay koşullarını test etmek için özel olarak tasarlanmış stabilite kabinleri gibi düşünülebilir. Bu kabinlerde oluşturulan ortamlar, uzay ve atmosfer koşullarını yansıtmaktadır. Bu cihazlar, ilerleyen dönemlerde daha yaygın bir şekilde kullanılabilir, bu nedenle bu cihazları kullanarak daha fazla çalışma yapılmasına ihtiyaç vardır.

Örneğin, Alper Gezeravcı’nın yanına gönderilecek ilk pakette uzaya uygun birkaç ilaç olması için TÜBİTAK ile görüştüm. Ancak, TÜBİTAK’ın bu konuda yapacağı işlem olmadığı için bu fikir devre dışı kaldı. Gelecekte uzaya ilaç gönderme ve oraya uygun formülasyonlar yapma çalışmalarının yapılacağını düşünüyorum. Bu alandaki gelişmelerle ilgili olarak daha fazla araştırma ve işbirliği yapılması gerekmektedir.

 

Uzayda ve havacılıkta kullanılan ilaçların test edilme süreci nasıl ilerler? Hangi özel testler ve değerlendirmeler yapılır?

Henüz farmakope gibi kaynak kitaplarda yer alan bilgiler yok. Bu konuda daha taş devrindeyiz diyebilirim, emekleme aşamasında ama dediğim gibi uzay ortamını taklit eden cihazların geliştirilmesi hatta uzaya gidip gelen küçük örneklerin konması, yeni formülasyonların geliştirilip test edilmesi süreci ile ilerleyecek bir şey.  Ancak, gelecekte bu konunun farmakope kitaplarında yer alacağını düşünüyorum. Bu nedenle, bu alanda yapılan araştırmaların ve geliştirilen formülasyonların hızla yayınlanması önemlidir. Bu yayınlar, bu alanda çalışan araştırmacılar ve endüstri profesyonelleri için kaynak kitaplarda referans olarak yer alabilmelidir. Bu sayede, uzayda ilaç formülasyonlarıyla ilgili bilgilerin daha geniş bir kitleye ulaşması ve bu alandaki ilerlemelerin kayıt altına alınması mümkün olacaktır.

 

Uzay ve hava eczacılığı, genel ilaç geliştirme süreçlerinden farklıdır, bu alanlarda çalışan uzmanların ihtiyaç duyduğu özel yetenekler nelerdir? Bu alana ilgi duyanlara ne tavsiyelerde bulunursunuz?

Aslında bence biraz mühendislik, coğrafya, uzay ilgisi ve bilgisinin gerektiğini düşünüyorum çünkü sonuçları yorumlayabilmek önemli. Yanlış bir gözle bakarsınız farklı bulduğunuz bir şey belki de doğru bir bakış açısıyla aslında beklenen bir sonuç olabilir. Söylemem o ki bu konuda tecrübeye ve o konuda yapılmış çalışmalara ihtiyaç var o yüzden ben diyorum ki bu insanlar neden siz olmayasınız. Bu nedenle gelecek neslin bu konuda çalışmalar yapmasını istiyorum. Amerika’da bu çalışmayı yapanlarla ilgili yeni temaslarım açıldı, herkesin bu konuda daha atak davranması ve daha inatçı olması lazım. Çünkü hiçbir şey gümüş tepside gelmiyor hayatta.

 

Gelecekte uzay ve havacılık eczacılığında beklenen gelişmeler nelerdir ve bu alanlarda yapılacak araştırmaların önemi nedir?

Çalışmalar ve gelişmeler var fakat bazıları dergilerde yayınlanıyor bazıları yayınlanmıyor. Bu çalışmaların sayısının artacağı çok belli çünkü dediğim gibi şuan bile bizim insanımız uzayda tam şimdi üzerimizden geçiyor olabilir göremiyor olsak da. Dolayısıyla oradaki insanların da mutlaka medikal şikayetleri ve ihtiyaçları olacak. Onun için bizlerin onlara ilaçları hazırlaması gerekiyor. Ama orada ilacın etkisiz kalması ve kullanılmaması söz konusu olmamalı çünkü bu çok yüksek bir maliyet. Oraya giden ilacın mutlaka en etkili ve en gerekli olması lazım. Bu nedenle de tecrübelerin artması lazım. Bizimde ülke ve insanlık olarak bilmediğimiz şeyler var. Bizim ülke olarak, çalışıyor ve çalışma gruplarına katılıyor olmamız lazım. Nasıl astronotlar oradaki çalışma grubuna katıldıysa bilim insanı eczacı ve öğrenci olarak bizlerin de katılması lazım. Neden bizim ülkemizin öğrencileri olmasın? 

 

Saygıdeğer Prof. Dr. İsmail Tuncer Değim, söyleşimizi şu cümlelerle tamamlıyor: “Herkesin gönlünde bir aslan yatmalı, bir hevesi ve ideali olmalı. Üniversite bitirmek sadece boş durmamak için değil, içimizdeki aslanları uyandırmak ve geleceğe yön vermek için bir adım atmak anlamına gelmeli. Kimse sadece maddi kazanç veya toplumsal statü için eğitim almakla yetinmemeli. Günümüzde teknolojinin hızla ilerlediği bir çağda, normal işimizi yaparken ek çalışmalar ve hedefler belirlemek, aslanlarımızı besleyip güçlendirmek için önemli. Küçüklüğümüzde hayalini kurduğumuz görüntülü konuşmalar artık günlük yaşantımızın bir parçası oldu. Zamanın hızına ayak uydurmak ve teknolojik gelişmelere adapte olmak için herkes bir yerden tutmalı. Geleceğe yönlendiren, hedefleri olan bireyler olarak içimizdeki aslanları uyandırmanın tam zamanı.”

 

Bu söyleşi sırasında, bilimin gelişimine, gelecek nesillerin bu alandaki çalışmalara olan katkılarına ve herkesin kendi potansiyelini keşfetmesine dair önemli konuları ele aldık. Prof. Dr. İsmail Tuncer Değim’in bilgi birikimi ve tecrübelerinden öğrendiklerimiz, gelecekteki projelerimiz ve hedeflerimiz için bize ilham kaynağı oldu.

Bu vesileyle, değerli bilim insanı İsmail Tuncer Değim’e bu söyleşi için ayırdığı zaman ve paylaştığı değerli bilgiler için içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Onun bilgi dolu sözleriyle aydınlanan bu sohbet, bilim ve teknolojiye olan ilgimizi daha da pekiştirdi.

Gelecekteki söyleşilerde tekrar bir araya gelme umuduyla, sizlere bugünkü söyleşiyi sunuyoruz. Bilgiye aç bir zihinle, geleceğe doğru yürümeye devam edelim.

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir