
George Orwell’ın zihnimize kazıdığı şu müthiş cümle ile sosyal bir canlı olarak dünyada var olmanın kontrol edemediğimiz ağırlığını sırtımızda hissediyoruz, şüphesiz: Bütün hayvanlar eşittir bazıları diğerlerinden daha eşittir.
Eşitlik arayışı her çağda her grubu etkileyen ve motivasyonu hiç bitmeyen mükemmellik noktasına erişme eylemi olmuş. Tarihe dönüp baktığımızda daha dün otobüse binerken akbil seslerinde başlayan ayırımın M.Ö. X yılında köle – efendi ayrımına kadar uzandığını, bu uzanışta da zincirin hiçbir halkasının kopmadığını söyleyebiliriz. İnsanlık, her daim eşitliğin bozulmaması için bir tarafın olağanüstü çaba sarfettiği, diğer tarafın ise statüsünü korumak için güç sarhoşu olarak kök söktürdüğü zorlu bir dansı sürdürmeye çalışmıştır.
Günümüz modern koşulları eşitlik konusunda dengeye ulaşmak için ne kadar fazla dokunuş yaparsa yapsın, yine de o kadar büyük açıklar ve uçurumlarla karşı karşıya kalıyor ki… Bilhassa toplum normları ve köklü kültür etkisi, her alanda “eşit” koşulları sağlamak için boy aşan engeller sunuyor.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği söz konusu olduğunda ise mağara dönemine kadar bir bakış atmak ve akabinde mağarayı ev, kadının elindeki ucu geniş uzun sopayı kepçe, belindeki bebeği ana kucağındaki bebek, erkeğin omzundaki av hayvanını cüzdandaki kredi kartı olarak hayal etmek çok da bir şeyin değişmediğini kanıtlıyor olmalı. Haksız mıyız?
Toplumun cinsiyetlere yüklediği roller eşliğinde kadın-erkek doğal farkı öyle bir hal alıyor ki, bu farklardan faydalanmak ve her iki kutba da gelişme alanı bırakmak yerine, erkeğe iş hayatında boy gösteren yani mütemadiyen sahada av peşinde koşan, kadına da mağarada bekleyen yani evine ve çocuğuna sahip çıkan, hep aynı senaryonun hep aynı rolleri yükleniyor. Bir kadın otobüs şoförü görünce hala parmak ısırarak “Aaa” diye gösteren bir neslin daha büyümesine sebep olunuyor.
Mısır’ın en büyük müzelerinden biri Kahire Müzesi’nde kadınlara bir adet tuvalet sağlanırken erkeklere üç kabinli tuvalet verilebiliyor. Ya da akademi ödüllerinde sahneye çıkan kadın sanatçılar hala Hollywood’daki cinsiyet eşitsizliğinin maaşlara yansımasından yakınabiliyor.
Bir şeyler yanlış mı gidiyor?
Dünya Ekonomik Forumu’nun yayımladığı “Cinsiyet Ayrımı Raporu”na (Gender Gap Report) göre aynı işi yapan bir kadın ile bir erkeğin maaşı günümüzden 117 yıl sonra; yani 2133 yılında eşit olabilecek. Türkiye’de ise durum; bir erkeğin 100 dolar kazanarak yaptığı işi yapan bir kadın yaklaşık 80 dolar kazanıyor. Maaş dengesizliğinin yanı sıra cinsiyet merkezli işe alımlar ve terfiler, iş başvurularında kadınlara sorulan tuhaf, can yakıcı sorular da cabası.
Kadın – Erkek fiziksel farkının iş hayatında modellenmiş hallerinden biri de erkeklerin liderlik pozisyonlarının kadınlarınkinden daha hızlı bir şekilde ekip tarafından kabul görmesi… Avının peşinden koşan bir lider, lideri yetiştirme görevi yüklenmiş bir kadından daha fazla ilgi çekiyor.
Basit bir denklem, yerleşmiş alışkanlıklar ve kurallar nedeniyle bir türlü doğru şekilde ifade edilemiyor, haliyle çözülemiyor. Modern dünyada eşitlik arayışını tamamlamış, çoktan eşit bir düzende devamlılık geliştirmiş olmamız lazım. Geç değil, ama erken de değil. Sahne hepimizin. Her cinsiyete her yetkinliğe uygun bir söz alanı var! İlkel dünyanın kurallarını yıkmanın ve bir an evvel toparlanmanın vakti gelmiş olmalı.
Elif Neşe Çelik
İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden 1991 yılında mezun olan Elif Çelik, ilaç sektörüne 1992 yılında Deva İlaç’ta giriş yapmış, takiben 1993 yılında Eczacıbaşı Topluluğu bünyesine katılarak çoğu yabancı ortaklıklar olmak üzere farklı Sağlık Grubu şirketlerinde (Eczacıbaşı Rhone Poulenc, Eczacıbaşı İlaç, Eczacıbaşı-Zentiva, Eczacıbaşı-Baxter, Eczacıbaşı-Baxalta), 13 yılı Genel Müdürlük ve Sağlık Grubu Başkanlığı olmak üzere stratejik rollerde görev yapmıştır.
Eczacıbaşı Topluluğu’nu, Sağlık/İlaç alanındaki pek çok uluslararası platformda temsil eden ve birçok stratejik işbirliğine adım atmasını sağlayan Çelik, ulusal düzeyde de TÜSİAD (Sağlık Grubu Üyesi), İEİS (İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (YK Üyesi), DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu / Türk-Hindistan İş Konseyi Başkanı) gibi STK’larda aktif görev almış, Topluluğun pek çok şirketinde uzun yıllar Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini yürütmüştür.
Forbes tarafından her yıl küresel olarak yayınlanan ‘’40 Women to Watch over 40’’ 2017 listesine Entegre Sağlık Modeli konusundaki çalışmalarıyla seçilen Çelik, Ekonomist dergisi tarafından her yıl yayınlanan ‘’Türkiye’deki En Güçlü 50 Kadın CEO’’ listesinde de 2012-2018 yılları arasında düzenli olarak ilk 25 içinde yer almıştır.
2019 yılında Eczacıbaşı Topluluğu’ndan ayrılarak bireysel kariyerine farklı bir yön veren Elif Çelik, Liderlik birikimini sağlık sektöründe daha geniş bir platforma yansıtmak amacıyla ThreeD Stratejik Yönetim ve Liderlik Danışmanlığı’nı kurmuştur. Kendisi aynı zamanda sağlık sektörünün köklü kuruluşlarından Kurtsan İlaç, Kurtsan Medikal ve Otacı Bitkisel Ürünler şirketlerinin Yönetim Kurulu Başkanlığı ile ilaç sektörünün öncü şirketlerinden Centurion İlaç’ın Yönetim ve İcra Kurulu Üyeliği görevlerini de paralel olarak yürütmektedir. Aynı zamanda bir sağlık girişimcisi de olan Elif Çelik, Nevofarma İlaç ve Sağlık Ürünleri şirketinin Kurucu Başkanı, ThinkHealth Platfomu’nun da Kurucu Ortaklarındandır.
Kadınların iş yaşamında ve stratejik karar mekanizmalarında etkin rol almalarına yönelik aktif destek ve girişimleriyle öne çıkan Çelik, geleceğin donanımlı ve güvenli liderlerini geliştirmenin de gönüllü bir savunucusudur. Çelik, bu iki hedefi odağına alan; YKKD (Yönetim Kurulunda Kadın Derneği), KAGİDER (Girişimci Kadın Derneği), PWN (Professional Women’s Network) ve YGA (Young Guru Academy) gibi sivil toplum kuruluşlarının da aktif üyesidir.