Beslenme; sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır. Fizyolojik bir gereksinim olan beslenme, fiziksel açlığı tatmin etmekle tanımlanabilecek bir olgu değildir. Aynı zamanda iştahı bastırmak ve duygularla başa çıkabilmek için gerçekleşen bir eylemdir (1). Duygusal yeme, olumsuz duygulara tepki olarak aşırı yeme olarak tanımlanmaktadır. Bu tür aşırı yeme, aşırı enerji alımı nedeniyle genel sağlığı ve ruh sağlığını etkileyebilmektedir (2). Duygusal yeme, olumsuz duygularla başa çıkmak için yemek yemeyi kullanmak veya içsel açlık ve tokluk durumlarını duygularla ilgili fizyolojik değişikliklerle karıştırmak gibi çeşitli mekanizmalardan kaynaklanabilmektedir. Duygular ve yemek yeme günlük hayatımızın hem doğal hem de tekrar eden bir parçasıdır. Duygusal durumlar yenilen gıdaların miktarını ve kalitesini etkilemektedir. Bu etkileşime çeşitli fizyolojik, psikolojik ve sosyal süreçlerin dahil olması muhtemeldir. Daha da önemlisi, gıda alımının hem homeostatik hem de hedonik süreçler tarafından kontrol edildiği düşünülmektedir; bunlardan ilki enerji dengesinin düzenlenmesi, ikincisi ise gıda alımında zevk, ödül ve lezzetin etkisiyle ilgili olmasıdır.
Duygusal yemenin altında muhtemelen çeşitli psikolojik mekanizmalar yatmaktadır. Bireyler stres ve diğer olumsuz duygularla başa çıkma girişimi olarak duygusal yeme davranışında bulunabilirler. Ancak, uzun vadede duygusal yeme genellikle uyumsuz bir duygu düzenleme stratejisidir. Duygusal yeme, bedensel duyumlara karşı hassasiyetteki eksikliklerle karakterize edilen zayıf interoseptif (İnteroseptif sistem: İç organlarımızdan gelen sinyalleri algılamamızı sağlayan duyumuzdur) farkındalığın bir sonucu da olabilir. İnteroseptif farkındalığı zayıf olan bireylerin, duygularla ilgili bedensel durumları tokluk ve açlığa rehberlik eden fizyolojik içsel durumlarla karıştırması mümkündür. Depresyon, duygusal yiyicilerde gıda alımını tetikleyebilecek bir tür olumsuz duygu veya ruh halini temsil etmektedir. Yapılan araştırmalarda, depresif semptomları yüksek olan bireylerin daha yüksek düzeyde duygusal yeme gözlendiği bildirilmiştir. Giderek artan sayıda prospektif çalışma, duygusal yemenin yetişkinlerde daha sonraki kilo alımını öngördüğünü göstermektedir. Depresyon ve obezite arasındaki ilişkinin çift yönlü olduğu netleşmiştir. Depresyonun daha sonra kilo alımına ve obezite gelişimine yol açabilmesinin yanı sıra, obezitenin daha sonra depresyon gelişimine yol açması da mümkündür (3). Yemek yeme ihtiyacı gözlendiğinde, bu ihtiyacın fizyolojik açlık kaynaklı veya duygusal temelli olup olmadığını belirlemek önemlidir. Duygusal yemenin erken tespiti, kilo kontrolü, obezite ve yeme bozukluklarının önlenmesi ve tedavisi için önemlidir (1).
KAYNAKLAR
- Solak, İ. (2020). 18-30 yaş arası üniversite öğrencilerinde duygusal açlık ve yeme davranışında etkili psikolojik faktörler (Master’s thesis, İstanbul Medipol Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü).
- Reichenberger, J., Schnepper, R., Arend, A. K., & Blechert, J. (2020). Emotional eating in healthy individuals and patients with an eating disorder: evidence from psychometric, experimental and naturalistic studies. Proceedings of the Nutrition Society, 79(3), 290-299.
- Konttinen, H. (2020). Emotional eating and obesity in adults: the role of depression, sleep and genes. Proceedings of the Nutrition Society, 79(3), 283-289.