Yeni üyelere özel fırsatlardan yararlanmak ve tüm içeriklere erişim için bugün kayıt olun! Kayıt ol>

Yıllar önce ilk defa izlediğimde bunun son izleyişim olmayacağından emin olduğum 1997 Amerikan yapımı bir gerilim filmidir kendisi. Michael Douglas’ın çok zengin bir iş adamını canlandırdığı bu filmin sonunda hayatınızı doyasıya yaşayıp yaşamadığınızı gözden geçireceğinizden eminim. İzlediğiniz süre boyunca kendinizi çözülemez bir algı oyununun içinde hissedeceğiniz o film: The Game.

Nicholas Van Orton hali vakti gayet yerinde olmasına rağmen hayatında bazı şeylerin yokluğunu hisseden bir iş adamıdır. Eşiyle yaşadığı sorunlardan sonra ondan ayrılmış ve kendini tamamen işine adamıştır. Orton’un doğum günü yaklaştığı sırada uzun zamandır görüşmediği kardeşi bir anda çıkagelir ve ona bir hediye aldığını söyler. Orton’un kardeşi, çok zengin ve istediği her şeye sahip abisi için oldukça sıra dışı bir hediye seçmiştir. Orton’un hayatı ise bu hediyeden sonra tamamıyla değişir ve kendini bir oyunun içinde bulur. Birçok kez ölümle burun buruna geldiği bu oyunda Nicholas, aslında hayatta o kadar her şeye de sahip olmadığını fark edecektir.

Oyun, başından beri Nicholas’ın basit duygularıyla oynuyordur. Nicholas, oyunun içine girdiği andan itibaren kendisinin bile var olduğundan habersiz olduğu birçok korkusuyla yüz yüze gelir. Bir yandan da geçmişiyle yüzleşmesi gerekecektir ki bu durum bazı pişmanlıklarının gün yüzüne çıkmasına neden olur.

The Game, zenginlik ile mutluluk arasındaki ilişkiyi irdelerken diğer taraftan da size bütün bu olanların gerçekliğini sorgulatıyor. Filmin sonunda oldukça duygulanacağınızı ve kendi hayatınızı gözden geçireceğinizi şimdiden tahmin edebiliyorum. Umuyorum ki bu film henüz hayatınızda olan, kaybetmediğiniz şeylerin kıymetini bilmeniz için size bir işaret olur.

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir