Yeni üyelere özel fırsatlardan yararlanmak ve tüm içeriklere erişim için bugün kayıt olun! Kayıt ol>

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİMİZ

Kınık Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgemize (kiniktdiosb.org.tr) müracaat eden katılımcılardan salep üretimi konusunu soranlara cevabım şu oluyor: “Vahşi hasatçı ihracatçılarımız sayesinde hızla yok oluyorken, 30 Aralık 2017 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan tebliğle büyük bir bölüm salep yumru türü ihracatı ve toplanması yasaklandı.” Yasak sayesinde salebi belki tekrar geri kazanabileceğiz ya da kültüre alarak yani yetiştirerek…

Doğada gerçek değerleri bilinmeden yaşam savaşı veren yabani bitki ve hayvan türleri usulsüz avlanma ve vahşi hasatla maalesef yok olmaya mahkumdur. Bu türler kültüre alınmaları sayesinde yaşamlarını sürdürebilirler. Anadolumuz, kültüre alınan türlerin (alınamayan da var) birçoğunun yabani formunu içeren dünyanın zengin gen merkezlerinden biridir.

Doğada mevcut birçok yabani bitki, kültüre alınmaları sayesinde insanlığın kullanımına sunulmuştur. Bu yabani, kadim bitkiler aynı zamanda o topraklarda yetiştirilebilecek benzer bitkileri de işaret eder.

Örneğin karabaş otunun yabani olarak yetiştiği bölgelerde rahatlıkla benzer türler (lamiaceae, labiatae, lavandula ailesi vs.) ideal şartlarda yetiştirilebilirler.

Biyolojik çeşitlilik, gelişen teknoloji, tıp ve eczacılık alanlarında, birçok hastalığın tedavisinde ilaç ve kozmetik olarak kullanılırlar.

Gelecekte ve günümüzde biyoteknoloji sayesinde çok daha verimli, hastalıklara dayanıklı ırkların elde edilmesi sağlanacağı aşikardır.

Biyolojik çeşitlilik bir bölgedeki ekosistemler, genler ve türlerin tümüne verilen addır.

Genetik çeşitlilik, türleri içinde genetik farklılaşmaya denir. Gen ise canlılarda kalıtsal özelliği diğer soylara taşıyan en küçük birimdir.

Tür çeşitliliği ise birbirleriyle çiftleşebilen ve üreme yeteneğine sahip bireylerin ait olduğu taksonomik birimdir.

Ekosistem çeşitliliği ise türlerin oluşturduğu çeşitliliktir. Belli bir alanda yaşayan ve birbirleriyle sürekli etkileşim içinde olan canlılar ile bunların cansız çevrelerinin oluşturduğu bütüne ekosistem diyoruz.

 

Ülkemiz konum itibarıyla üç kıta (Asya, Avrupa, Afrika) arasında doğal köprü görevi gören 12 gen merkezinden biridir. Bu nedenle endemik bitki oranı Avrupa ülkelerinden fazladır. Bunun değerini maalesef pek bildiğimiz söylenemez. Çok değerli bir floraya sahibiz. Ama bunu layıkıyla değerlendiremiyor, vahşi hasatla topladığımız yabani bitkilerimizi yurtdışına neredeyse sadece kurutarak satıyor, içindeki etken maddeleri kat be kat fazla bir ödemeyle ülkemize tekrar ithal ediyoruz. Yani “elin taşıyla elin kuşunu” vuranlar paraların çoğunu kazanırken, biz hala kaynaklarımızı hoyratça yok ediyoruz. Halbuki bu değerli bitkilerimizi işleyerek, içindeki değerli maddeleri almamız ve daha katma değerli hale getirmemiz mümkündür. Tabii ki biraz daha yatırım, biraz daha uğraş gerektirir, ama sonuçta elde edilen değer kat be kat fazla olacak ve işte o zaman bu mükemmel florayı tam anlamıyla, layıkıyla kullanmış olacağız.

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİMİZ

Son yıllarda biyolojik çeşitlilik azalma trendine girmiş ve türlerin korunması gündeme gelmiştir. (Salep gibi, keten gibi, meyan gibi, kenevir gibi) Bunun sonucunda bazı türlerin de kültüre alınması gerekmiştir (kekik gibi, adaçayı gibi vs).

Günümüzde ekonomik kalkınma potansiyelinin göstergesi sayılan biyolojik çeşitlilik, insanımızın ve insanlığın gelecekteki sigortası olması nedeni ile gelecekte değerlerin kaybedilmeden korunması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanması yaşamsal öneme sahiptir.

Biyolojik çeşitliliğe verilen değerin arttırılması ve yaşam için gerekliliği bilincinin oluşturulması, bize emanet edilen bu doğal hazinenin gelecek nesillere ulaştırılması bizim en önemli hedefimiz olmalıdır.

Ünlü sözü unutmayalım: Yeryüzü bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık.

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir