- Şevval Başalan
‘’Aşk Öpücüğü’’
@piramidsanat
Gözümün gördükleri;
Topuklu ayakkabı altına atılan bir imza,
ayakkabıya bağlanmış tüller,
imzalı ayakkabının tabanının tülden yukarısı ve tülünün kırmızı olması ama tülden aşağısının altın rengi olması
yazı yazılmamış ayakkabının alt tabanının tamamiyle kırmızı olması ve topuğunda tek papatyalı bir zincir bulunması
vajinanın bulunduğu alanın merkezinde mum yanan ana damarların giriş-çıkış alanını kapatmayacak şekilde dantelle kaplanmış anatomik bir kalp, üstüne pembe-sarı-mavi-kırmızı renkler sıçratılmış desenli siyah külotlu çorap, rujlu ve çatlak kocaman bir dudak.
Ruhumun deneyimledikleri;
Dudak öyle bir dudak ki ya rujla arası çok iyi olan bir kadına ait ya da gündelik hayatına makyajı çok almayan bir kadının özel bir gün için süslenmesinden kalma. Ama her iki seçenekte de altta yatan çatlak bir dudak olması bu kadının gayet stresli ve zor durumda olduğunun habercisi.
Ayakkabı altında herhangi bir yazı bana direkt evliliği çağrıştırdı. Özellikle kınada kullanılacak tarzda tüllerle bağlanması ‘Evet bu bir düğün.’ dedirtti. Evlilik öncesi yüzük sağa takılır, evlilikten sonra sola takılır. Sol ayakkabının topuğundaki zincirin evlilik sonrası bir kısıtlama olduğunu varsayıyorum ve sağ taraftaki tülün altında kalan altın rengi boyayı kına öncesindeki parlaklık ve umut olarak görüyorum. Neyin umudu olabilir, ‘Belki kurtulacağım, belki bir seçenek daha var.’ diyebilmenin umudu. Belki de bu kadar evlilik ögelerinin kullanılmasının sebebi bekaretin toplum tarafından evlilikle bağdaştırılmasıdır. Zincirin üzerinde papatya olmasını ve zincirin rengiyle vajinadaki kalbin rengi arasındaki benzerlik bana tecavüzü çağrıştırdı. Papatya, ancak ölünce güzel kokar. Maalesef toplumumuzda erkekler için kadınlar da böyle. Kendi isteği dışında evlendirilmiş bir kadının gerdek gecesi bu ya da genç bir kızın bekaretinin son bulması.
Vajinanın yerinde bulunan kalp çok anlamlı. ‘İki bacak arası’ diye var olan hakaretlere bir cevap. Doğum ve ölüm hepsi iki bacak arasında. Bizi sıradanlaştırdınız tozlanmayalım diye dantel örttünüz üzerimize, biz mum gibi
yanalım. Siz sadece bu mum ne de güzel kokuyor diyin. Biz yandıkça yansın ortada bırakıldığımız yerin danteli. Kalbimiz altından bizim zincirimiz altından olsa bile acılarımızla başa çıkacağız aynı renkle.
Helin ÇELİK
Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencisi