Yeni üyelere özel fırsatlardan yararlanmak ve tüm içeriklere erişim için bugün kayıt olun! Kayıt ol>

İstifleme bozukluğuna sahip kişiler, aynı türden ya da farklı türden eşyaları, yararlı ya da yararlı olmasını önemsemeden biriktirme eğilimi olan kişilerdir. Eşyalarla aralarında istemeden duygusal bağ kurar bunun akabinde hiçbir eşyayı çöpe atamaz hale gelir. Evlerinin her odasında biriktirdikleri eşyaları görmek mümkündür ve bu eşyalardan dolayı temizlenemeyen evlerde kişinin enfeksiyon kapma olasılığı her geçen gün artmaktadır.

Neden oluştuğu bilinmeyen dispozofobi, genelde 13 yaşında başlamaktadır. İleriki yaşlarda oluşma sıklığı %2-6’dır ve kadınlarda erkeklere göre daha fazla görülmektedir. Temelde yatan sebepler yalnız yaşama, sürekli depresyon, kaygı veya stres halinde olma, aile üyeleri ile arasının iyi olmaması, evliliğin iyi gitmemesi gibi iç veya dış faktörler olabilir.

İstifleme bozukluğuna sahip insanlar, eşyalara çok kuvvetli bağlarla bağlandıkları için onlardan kopamazlar. Çoğunlukla biriktirilen eşyalar gazete, dergi, kâğıt olmakla beraber çeşitli elektronik eşyalar, cam veya demir parçaları da olabilmektedir. Bu insanların evlerinin ve bahçelerinin her yerinde bahsettiğimiz eşyaları görmek mümkündür. Evlerinde kendileri veya yakınları için yemek yemek, yatmak ve herhangi bir aktivite için bir alan kalmamıştır. Bu durumun farkında olan yakınları durumu düzeltmek için kişi ile iletişime geçtiklerinde ciddi tartışmalar olduğu görülür. İstifleme bozukluğu olan kişinin yakınları, kişiyi ziyarete gelemez veya kişiyle sağlıklı iletişim kuramaz.

İstifçiler, dışarıdan gelecek her müdahaleye kapalı haldedirler. Eşyalarının atılmasına dair yapılacak her çalışma onları çatışmaya sürükler. Bunun yanında diğer insanlarla ilişkilerinin iyi olmadığına ne kadar üzülseler de ellerinden bir şey gelmez. Eşyalarının bir gün yok olması, atılması kaygısı onların düşünce hayatlarının merkezi olmuştur. Ellerindeki her eşyanın bir gün onlara lazım olacağını veya bu eşyanın sadece onlarda olduğunu düşündüklerinden her eşyayı saklamak isterler. 

Eşyalar evde zaman içinde küf tutar, eşyanın çokluğundan kaynaklı ev de temizlenemez hale gelir ve yaşamaya elverişli ortam olmaktan çıkar. Bunun sonucunda öncelikle dispozofobi sahibi kişinin sonrasında da çevresinde yaşayan kişilerin sağlıkları tehdit altına girer. 

Tedavi süreçlerinde öncelikle bakılması gereken şey kişinin bu durumun farkında olup olmadığıdır. Kişi durumu kabullenip tedavi olmak istiyor mu yoksa kişi durumunu gayet normal olarak görüyor ve hayatının böyle mi devam etmesini istiyor? Bu soruların cevabının öğrenilmesi önceliklidir. Bunların dışında kişi çevresiyle olan ilişkilerinde sıkıntı yaşadığı için yardım istemeye de utanabilir. Bunu fark eden bir yakını kişiye anlayışlı bir şekilde davranarak onu motive ederek psikologdan yardım almasını sağlayabilir. İstifleme bozukluğuna sahip kişi, başlangıçta bu konuyu konuşmaya zorlanabilir, tedaviyi reddedebilir ancak karşı tarafın bununla başa çıkabilmesi ve daima kişinin yanında bulunması bununla beraber tüm aile üyelerinin de desteği ve çabası ile sorunun çözülmesine olanak sağlanabilir. Kişi çözüm odaklı davranmaya başladığında sıra evdeki eşyaları toplamaya gelir. Burada tekrardan kişi eşyaları atarken ağlamaya, sinirlenmeye başlayabilir, bazı eşyaları atmamak için direnebilir ancak dediğimiz gibi çevresindeki insanların buna sabır göstermesi ve anlayışla karşılaması durumun kötüleşmemesi için önem arz eder. 

Eğer olay bir psikolog ile aşılamadıysa psikiyatriden yardım alınabilir. İlaçlar ile kişi rahatlatıldıktan sonra eşya atım işlemine başlanmalıdır. Ancak tüm işlemler burada bitmiş sayılmaz. Ev düzenlendikten sonra kişi bu düzeni başlarda korumakta sıkıntı çekebilir bu yüzden dışarıdan destek almaya devam etmelidir.

Anıları, hediyeleri, bazı büyük veya küçük eşyaları biriktirmek güzeldir, bunu biliyoruz. Ancak bir süre sonra sadece anı veya hediye niteliği olmayan her türlü eşyayı biriktirmeye başladığınızda ve bu durumun size zarar verecek bir alışkanlığa dönüştüğünü sezinlediğinizde kendinize dürüst davranarak şu soruyu sormanızı tavsiye ederim. ‘Ben küçük bir istifçi miyim?’  

Eczacınızdan Sevgilerle…                 

Yazar: Hacer İpek

Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi 4. Sınıf Öğrencisi – Eczacılar Burada Kampüs Üyesi

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir