Yeni üyelere özel fırsatlardan yararlanmak ve tüm içeriklere erişim için bugün kayıt olun! Kayıt ol>

Fitofarmaka

Phytofarmaka; son yıllarda kullanımı artan, gelişmiş ülkelerde ise üç kişiden ikisinin mutlaka kullandığı bitkisel ilaçlar demektir. Genellikle çeşitli nedenlerle vücudumuza destek olması düşüncesiyle kullanırız bu tür ilaçları. Ve de “bitkiseldir zararsızdır” diye düşünürüz. Herhangi bir hekim muayenesinde ise hekim hangi ilaçları kullanıyorsunuz diye sorduğunda genellikle bunları ilaç saymadığımız için söylemeyiz de… Bu iki düşünce de yanlıştır.

Eczacıya, hekime danışmadan kullanıldığında zarar verebileceği gibi hekimin diğer reçete edeceği ilaçları etkiliyor olabilir o nedenle hekime söylenmesi gerekir.

Eğer henüz üyelik kaydınızı yapmadıysanız şimdi tam sırası. Üyelerimize özel avantajlardan faydalanmak, gelişmelerden ve kampanyalardan hemen haberdar olmak ve size maksimum faydayı sağlayabilmek için her geçen gün yenilerini eklediğimiz hizmetlerimizle mesleğinize katkıda bulunmak için

 

Fitofarmaka Enver Olgunsoy

Fitoterapi ise artık hepimizin bildiği bir kavram oldu. Bilimsel olarak tıbbi olduğu ispatlanan bitki ve ihtiva ettiği etken maddelerle tedavi diye tanımlanıyor kısaca.

Tıbbi bitkilerin etken maddesini en fazla taşıyan kısımlarına da drog diyoruz. 

İnsanlığın ortak hafızasında mevcut

Fitoterapi konusunda kavramlar kısaca böyle tanımladıktan sonra, ne olup olmadığına da bakarsak: Fitoterapi alternatif bir tedavi değil, bir destek tedavisidir. Homoepatik tedavi de değildir (Bazı homeopatik ilaçlar bitkisel olabilir). Bazı hastalıkları önleyici etkisi vardır.

Fitoterapi rasyonel ve klasik tıbbı kapsayan bir tedavi yöntemi olup, deneyime dayalı bilimsel kurallara uygun kanıtlanabilir etkilere sahip ve bu etkinliği hangi içerdiği maddeleriyle sağladığı bilgisini içeren bir bilim olarak da tarif edilebilir. 

Fitofarmaka Enver Olgunsoy

Niçin fitoterapi derseniz geçirdiğimiz son yıllara dönüp bakarsak, modern tıbbın (!) molekül keşfetmedeki tıkanıklığı ya da uzun süren süreçleri, yeni moleküllere uygulanan aşırı patent hakları ödemeleri, kronik baz hastalıklarda başarısız olması modern (!) ilaçların etkileri hakkında şüphe, sentetik ürünlere karşı halkın tedbirli yaklaşımı, modern ilaçların bazılarının yan etkileri (faydadan çok zarar verebilmesi) vs. gibi nedenler tüm dünyayı bitkisel ürünlerle tedaviye itti. Ya da hastalardan korunma için bu tür zararsız olduğunu düşündüğü bitkisel ürünlere (bu düşüncede de büyük oranda haklı) daha çok ilgi göstermeye başladı.

Zira insanlar, var oluşlarından beri bu bitkilerle haşır neşir. “Sınama yanılma” yoluyla birçok etkilerinin bilgisi insanlığın ortak hafızasında mevcut.

Eğitim, uzmanlık ve standartlar 

Bir de bunun üstüne derleyen teknolojilerle bu bitkilerde daha hassas analiz, kalite kontrol ve sonucunda standardizasyon gelince bu tür ilaçlara güven arttı. Daha önce “Ne olacak, kocakarı ilacı işte” diyerek burun kıvırılan bitkisel ilaçlar, modern tıpta da daha çok yer bulur oldu. Bilimsel olarak kanıtlanmış etkinlik, güvenilirlik, farmasötik kalite (ilaç teknolojisi ile üretilen ürün) vs. gibi güveni sağlayan çıktılar da sağlanınca, bir bilim dalı olarak tıp fakültelerinde de eğitimi verilir oldu. 

Eczacılar için ise bir uzmanlık alanı olarak Sağlık Bakanlığının uzmanlık alanlarına ilave oldu.

Tıbbi amaçla kullanılacak bitkiler pestisit kalıntısı ihtiva etmemeli, doğru zamanda hasat edilmeli, doğru şekilde kurutulmalı kısacası o bitki için (her bitki için bu kriterler değişebilir) ilgili monograflarda (bilimsel olarak o bitki özelinde yapılan yayın) bildirilen yönteme uygun olarak elde edilmeye çalışılmalıdır. Doğal bir ürün oldukları ve hava şartlarına bağlı olarak yetiştikleri için yine de istenen bazı standartları her zaman karşılamayabilir, bazı etken maddeleri kayıtlardaki kadar içermeyebilir. İşte bu nedenle standardizasyon şarttır. 

Standart bir ürün elde edilmesi ile de iş bitmez, korunması ve ilaç olarak üretilmesi de özel şartlara tabi olarak yerine getirilmeli ve son ürün kontrolleri de kurallara uygun yapılıp bilahare piyasaya verilmelidir. 

Türkiye’de potansiyel yüksek

Fitoterapi konusunda Alman ekolu dünyada ilk sıralarda gelir. Bilimsel kuralları, bu konudaki bilimsel yayınları, hastaya sunum altyapısı en iyi ülke Almanya diyebiliriz. ABD, Belçika, Avusturya, Hollanda ve tabii ki geleneksel uygulamaları nedeni ile Çin, Hindistan gibi doğu Asya ülkeleri de fitoterapi konusunda önde gelen ülkelerdir. 

Ülkemize gelince daha yeni yeni koca karı ilacından etnobotanik çalışmalara, oradan da ilgili fakülte eğitimlerine ve uzmanlık dalına doğru evrilmiştir. Tıbbi aromatik bitki varlığı yönünden ise ülkemiz olağanüstü zengindir. Ancak bunlar maalesef vahşi hasat olarak isimlendirdiğim yöntemle toplanıp, kurutulup ihraç edilir, ihraç edilen ülke de bu bitkilerin içindeki etken maddeleri işleyerek elde eder ve tekrar bize kat be kat fazla fiyata satar. 

Kınık ilçemizde bu olumsuz döngüyü kırıp, tıbbi bitkilerimizi yetiştirip, işleyerek daha katma değerli halde kullanıma sunulmak üzere bir ihtisas organize sanayi bölgesi kurulmaktadır. Bu OSB içinde konu ile ilgili bir Ar-Ge merkezi de yapılacaktır. 

İlgi duyan üreticilere duyurulur.

 

Ecz. Enver OLGUNSOY

Özgeçmişi

1971 yılından beri İzmir’de yaşayan Enver Olgunsoy Edirne’de doğdu.  1971 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun olduktan sonra başasistan olarak Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne bağlı Eczacılık Yüksekokulu’nda çalışmaya başladı. 12 Eylül sonrası akademik hayatına ara veren Olgunsoy, 1983 yılında üniversiteden ayrılarak Olgunsoy Laboratuvarını kurdu ve OTC ilaçlar ile kozmetik ürünler üretimine başladı.

Çağdaş Eczacı hareketi içinde yer alan Olgunsoy, bu hareketin yönetim kurulu üyeliği görevini üstlendi. 3. Bölge İzmir Eczacı Odasında çeşitli görevlerde bulundu, birçok eczacı kooperatifi ve eczacıların ortak kuruluşu, ilk üretim birimi olan Çağdaş Eczacılar Laboratuvarının kuruluşu sürecinde de ilk yönetim kurulu üyelerinden biri olarak aktif yer aldı. Eczacılık ürünlerine yönelik ithalat firması olan Editaş’ı 22 arkadaşıyla beraber kurdu ve yönetiminde yer aldı.

İzmir’in Kınık, Bergama, Seferihisar ve Bayındır ilçelerinde ilköğretim okulları kazandırılmasına öncülük eden Olgunsoy, şimdilerde Türkiye’de örnek gösterilen Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Nedim Uysal Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin de yapılmasında fikren katkıda bulundu.

Ege Bölgesi Sanayi Odasında (EBSO) meclis üyesidir ve EBSO temsilcisi olarak Kınık Bitkisel Üretim Organize Sanayi Bölgesinde (Kınık TDİOSB) uzmanlık alan olan tıbbi ve aromatik bitkiler, tohum ve fide yetiştiriciliği alanında çalışmalarda bulunmaktadır. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nin kurucu akademisyenleri arasında yer alan Olgunsoy aynı zamanda TÜRKAK’ta danışma kurulu üyeliği görevini de sürdürmektedir.

2015 EXPO’su için APIKAM’da 2008’de açılan sağlık müzesinin koordinatörlüğünü yapan Olgunsoy, İzmir’e sağlık müzesi kazandırmak için de çalışmalarını sürdürmektedir.

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir