Fitoterapi Yunanca Phyton (Bitki) ve Therapia (Tedavi) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuş ve bilimsel açıdan “tıbbi” yararının olduğu kanıtlanan bitkilerin çeşitli kısımlarının direkt olarak veya bu kısımlardan hazırlanan ekstrelerden meydana gelen ilaçların kullanıldığı bir bilim dalıdır esasen.
İnsanlık, tarihin en başından bu yana bitkileri başta deneme yanılma yoluyla sonrasında da yazılı kaynaklara dökülüp nesilden nesile aktarılarak tecrübelere dayalı olarak hastalıklarla mücadelede devamlı kullanmıştır. Atalarımız bu bitkilerden kimi zaman doğrudan tedavi edici, hastalıkları iyi edici kimi zamanda koruyucu ve önleyici olarak faydalanmıştır. Fitoterapi biliminin temelleri atılmadan önce çok eski kaynaklara dayalı arşivler ortaya çıkarılmış ve Çin, Mısır, Hindistan gibi eski uygarlıkların hepsinde bitkilerin hastalıklara karşı kullanımına sıkça rastlanılmıştır.
Binlerce yıllık bu serüven Avrupa’daki Rönesans ve Reform Dönemleri sonrasında artık daha da bilimselleşerek kanıtlara dayalı bir hale gelmiş ve resmi olarak tıpta yerini almıştır. Ancak fitoterapi alternatif bir tedavi yöntemi değildir. Yani ne olursa olsun sentetik ilaçların doğrudan yerini tutamaz. Bunlara destekleyici ve tamamlayıcı bir tedavi olarak katkı sunar. Tedavide fitoterapötikler adını verdiğimiz, bitkilerin belli kısımlarından elde edilmiş materyallerle hazırlanan ekstreler kullanılır.
Eğer henüz üyelik kaydınızı yapmadıysanız şimdi tam sırası. Üyelerimize özel avantajlardan faydalanmak, gelişmelerden ve kampanyalardan hemen haberdar olmak ve size maksimum faydayı sağlayabilmek için her geçen gün yenilerini eklediğimiz hizmetlerimizle mesleğinize katkıda bulunmak için
Bitkisel ilaçlar genellikle aynı etki düzeyinde, birbirlerinin etkisini arttırıcı (sinerjik) olarak kabul edilen bitki karışımlarından oluşur (fitoterapötik). Daha az olarak ise, bir etkin maddeden oluşur (fitofarmakon). Örnek olarak Salvia officinalis (tıbbi adaçayı) uçucu yağının standardize farmasötik formu fitoterapötik; uçucu yağ bileşiminde bulunan ökaliptol izole edilirse fitofarmakon olarak ifade edilir. Tarihçesine başlıklar altında göz atmamız gerekirse,
-Ampirik dönem: Deneme-yanılma yöntemiyle bitkiler hakkında ilk bilgiler elde edilmiştir.
-Herbalizm: Ampirik bilgiler gözleme dayalı olarak geliştirilmiştir.
-Şamanizm: Bitkiler tedavi amacıyla kullanılmıştır.
-Mezopotamya ve Mısır
-Çin geleneksel tebabeti
-Ayurveda ve Siddha (Hindistan)
-Amerika’nın Keşfi
Tarihte eczacılıkta çok önemli bir yeri bulunan ve 1400’lü yılların sonunda yaşamış olan Paracelcus’un da bu konu hakkında söyledikleri kıymetlidir. “Tüm otlaklar, tepeler ve dağlar eczanelerdir” “Bir cerrah bütün bitkileri tanımak, onları nasıl kullanacağını bilmek zorundadır” şeklinde fitoterapiyi destekleyici çeşitli fikirleri bulunmaktadır.
1600’lü yıllarda Avrupa’da ortaya çıkan bir düşünceye göre de bitkinin genel görünümü, şekli ya da rengi tıbbi etkilerine işaret eder. Göz şeklindeki bir bitki göz hastalıklarna, kalp şeklindeki bitki ise kalp hastalıklarına, beyin şeklindeki ise beyne iyi gelir. Doctrine of Signatures adı verilen bu teori, Nicholas Culpeper (1616-1654)’in meslektaşlarını çok kızdıran fikirleri ile örtüşmektedir.
Fitoterapiye değinmişken Homeopatiye de yer vermeliyiz mutlaka. Homeopati, “benzerlerle tedavi” olup bir ilacın, sağlıklı kişide meydana getirdiği etkiyi, aynı belirtiyi gösteren hastalıkta ilacın çok seyreltilerek hastaya verilerek iyileşmenin sağlanması esasına dayanır. Örneğin sağlam kişide ateş yükselten bir drog ekstresi çok seyreltilerek ateşi yüksek bir hastaya verilerek hastanın ateşi düşürülmektedir. Yunanca Homos = benzer, Pathos = acı, çekilen acı, azap kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. 1800’lü yıllarda Dr. Samuel Hahnemann tarafından ortaya atılmış, tanımlanmış ve uygulanmıştır. Homeopati, benzerlikler kanunu, sistemi, yöntemidir. Dolayısıyla homeopati “Similia Similibus Curentur” yani, sağlam ve sağlıklı insanda herhangi bir hastalık veya dengesizlik meydana getirerek, bir veya birkaç bulguları ortaya çıkartan doğal madde veya maddelerin, aynı bulguları taşıyan sağlıksız insana veya hayvana belli yöntemlerle sulandırılarak ve dinamize edilerek verilmesi sonucu canlının sağlığına kavuşturulması prensibine dayanır. Yani daha basit olarak, sağlam bir canlıda hastalığı meydana getiren doğal madde, aynı tip hastalığa sahip canlıda hastalığı ortadan kaldırır. Homeopati hastalığı değil, hastayı tedavi eder. Çünkü hastanın genel sağlık dengesi yerine konduğunda vücut kendi kendisini çok daha rahat tamir ve tedavi edebilir. Günümüzde bilim camiasını ikiye ayıran ve çokça tartışılan bu bilim dalı çoğu modern yöntemleri belirlemiş hekimler tarafından şiddetle reddedilmekte olsa da sağlık bakanlığı bünyesinde sertifikalı eğitimleri verilmekte olup giderek yaygın kullanılmaya başlanmıştır.
Fitoterapi çatısı altında inceleyebileceğimiz bir diğer kavram olan aromaterapiye de kısaca değinecek olursak, Bitkisel öz yağlar, aromatik bitkilerden buhar damıtma yoluyla elde edilen konsantre yağlardır Bu öz yağlar günlük yaşamda genellikle kullanılan diğer vücut yağlarının aksine, cilt tarafından çok kolay emilen, çok güçlü etkileri olan ve dikkatle kullanılması gereken yağlardır. Aromaterapi beden ve aklın bir bütün olarak değerlendirildiği bütünlükçü -holistik- bir yaklaşımdır. Günümüzde özellikle destekleyici terapi yöntemleri arasında aromaterapinin önemli bir yeri olduğu kabul görmektedir. Koruyucu sağlığın genelde hastalıklardan korunmak için bedeni güçlendirmeye dayandığı bilinmektedir. Aromaterapiden faydalanmak için çok belirgin bir şikayetinizin olması gerekmez. Günümüzün stresli yaşam biçiminden kurtularak sağlıklı bir ruh, beden ve zihin gücüne sahip olmak için de aromaterapiden yararlanılabilir.
Son yıllarda “doğaya dönüş” olarak kendini gösteren “yeşil dalga” başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesini etkisi altına almıştır. Kökeni bahsettiğimiz üzere halk bilimleri ve geleneklerine dayanan fitoterapi giderek daha da yaygınlaşmakta ve popüler hale gelmektedir. ¨ Tedavi edici değere sahip bitki kısımlarından (droglar) hazırlanan tıbbi çaylar ve / veya standardize edilmiş bitki ekstrelerinden hazırlanan şurup, tablet, draje, kapsül, pomad vb. formlarındaki bitkisel ilaçlarla uygulanan bir tedavi şekli olduğunu belirttiğimiz fitoterapi, tüm pozitif bilimler gibi kendini yenilemekte ve konu ile ilgili devamlı araştırmalar yapılmaktadır. Bu bilim dalı Avrupa’da klinik ve pratik tedavi alanındaki yerini almış olup, özellikle üroloji ve dermatolojide geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Önemi ilk olarak Avrupa’da ortaya çıkmış olup 1980’li yıllarda Batı’da en hızlı gelişen sektör olmuştur. Ülkelerin fitoterapiye ayırdıkları paralarla yıllık ciroları ikiye katlanmıştır. Fitoterapi dersi Almanya’da Tıp ve Eczacılık fakültelerinde zorunlu ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Fitoterapide bitkide bulunan etken maddeleri bulunduğu ortam içinde kullanabilme özelliği vardır. Yalnız drogları bilinçli olarak ve belli bir dozda kullanmak gerekir. Aksi taktirde istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir. Örneğin sinameki yaprağının aşırı kullanımı sonucunda ileri safhalarda papilloma diye bilinen epitelden gelişen iyi huylu tümörler oluşabilir.
Fitoterapi Preparatlarında kullanılacak bitkilerin özellikleri:
-Doğru bitki olmalı,
-Doğru zamanda toplanmış olmalı
-Kurutma ve saklanma şartları uygun olmalı.
Bu ürünlerin etkili bileşikleri, etki mekanizması, gerekli doz ve kullanım süreleri ile yan etki, ilaç etkileşimi ve kullanılmaması gereken durumlar uzmanlar tarafından mutlaka bilinmeli ve hastaya doğru şekilde aktarılmalıdır.
Tıbbi Çaylar: Tedavi edici değere sahip bitki kısımlarından (droglar) günlük rahatsızlıkların giderilmesini sağlamak, desteklemek veya sağlığı korumak amacıyla çay şeklinde kullanılmak üzere hazırlanmış ürünlerdir. Soğuk algınlığı, kabızlık, diyare, hazımsızlık, yorgunluk, uykusuzluk durumlarını gidermek amacıyla tedavi edici olarak kullanılan bitki veya bitki karışımlarından meydana gelirler.
Çeşitli bitki örnekleri:
Huzursuzluk ve uyku düzensizliğinde kullanılanlar: Valeriana officinalis (Kedi Otu), Passiflora incarnata (Çarkıfelek), Melissa officinalis (Oğul otu), Lavandula sp. (Lavanta)
Depresyonda kullanılanlar: Hypericum perforatum (Sarı kantaron)
Dolaşım ve beyinle ilgili problemlerde kullanılanlar: Ginkgo biloba
Bacaklardaki şişlik ve varisler için kullanılanlar: Aesculus hippocastanum (At kestanesi)
Soğuk algınlığında kullanılanlar: Tilia sp. (Ihlamur), Sambucus nigra (Karamürver)
Öksürük giderici olarak kullanılanlar: Anason, Ökaliiptus, Nane, Kekik
Dikkat edilmesi gerekenler:
-Kullanacağınız bitkiler; kuru, görünüşü canlı ve saf olmalı
-Kapalı ve ağzı sıkıca kapalı kaplarda güneşten uzakta saklayınız
-Fitoterapi ürünlerinde güvenilir firmaları tercih ediniz
-Fitoterapi ürünlerinin etiketinde (kullanılan bitki adı, etkili bileşikler hakkında detay, üretim yeri, üretim ve son kullanma tarihi) bulunmalı
-Soğuk algınlığı, öksürük kesici, kabızlık ve midevi rahatsızlık gibi basit hastalıklarada; Fitoterapi ürünlerini kendiniz kullanabilirsiniz
-Diyabet, yüksek tansiyon, kanser ve kalp rahatsızlıklarında bitkisel tedaviyi ancak normal tedavinize yardımcı amaçla doktorunuzdan ONAY aldıktan sonra kullanınız
-Kullanım süre ve dozlarına dikkat edilmelidir
-Bitkisel ilaçlarında bir takım yan etkilerinin ve toksik etkiler gösterebileceği unutulmamalıdır!!! (alerjik reaksiyon, mide rahatsızlıkları ve başağrısı)
-Sentetik ilaçlarla oluşabilecek etkileşmeler varsa dikkat edilmeli
-Sağlık Bakanlığından ruhsat almış ürünler satın alınmalı
Kaynakça: Ankara Üniversitesi Açık Ders Notları