Nanoteknoloji özellikle modern bilim ve tıbbın gelişmesiyle beraber 21. yüzyılda hayatımıza daha da yerleşen görece yeni bir kavram. Sözlük anlamına bakacak olursak, fiziksel açıdan herhangi bir büyüklüğün milyarda biri anlamına gelen “nano” kelimesinden türemiştir. Nano kelimesi Yunancada “cüce” anlamına gelmektedir. Bilim camiasında genellikle büyüklük ölçütü olan nanometre şeklinde kullanılır ve metrenin milyarda birini simgeler.
Eğer henüz üyelik kaydınızı yapmadıysanız şimdi tam sırası. Üyelerimize özel avantajlardan faydalanmak, gelişmelerden ve kampanyalardan hemen haberdar olmak ve size maksimum faydayı sağlayabilmek için her geçen gün yenilerini eklediğimiz hizmetlerimizle mesleğinize katkıda bulunmak için
Nanoteknoloji ise 1 ila 100 nanometre boyutundaki maddelerin incelenip atomsal seviyede değiştirilip geliştirilerek fiziksel, kimyasal ve biyolojik açıdan yeni özelliklere sahip maddelerin elde edilmesinde kullanılan bir bilim dalıdır. Boyutu küçük olan materyallerin kullanımının birçok farklı alanda çeşitli avantajları bulunur. Örneğin bu maddeler daha hafiftir, daha dayanıklıdır, geniş yüzey alanlarına sahiptir ve iletkenlik özellikleri de artmıştır. Ayrıca kimyasal ve termal açıdan da daha dayanıklı hale gelmiş ve yapısal olarak kararlı formda bulunurlar. Bu gibi özellikleri nedeniyle nanoteknolojinin günümüzde modern bilim ve bununla birlikte tıpta da kullanımı artmış ve son derece önemli hale gelmiştir.
Nanoteknolojinin hayatımıza girerken geçtiği aşamalara ve tarihçesine de kısaca göz atalım:
1959 yılında Richard Feynman “aşağılarda daha çok yer var” adlı konuşmasıyla nanoteknolojiye ilk defa değinmiştir.
1974 yılına gelindiğinde nanoteknolojinin konseptleri üzerine Norio Taniguchi bir çalışma yapmıştır.
1981 senesindeyse “Taramalı Tünelleme Mikroskobu” geliştirilip bilime kazandırılmıştır.
1985’te 3 bilim insanı fulleren sınıfından olan buckyball’u keşfetti.
1986’da çalışmalar daha da hız kazanarak Eric Drexler tarafından Nanoteknoloji adlı kitap yazıldı.
1990 yılında Japonya, nanoteknolojik projeleri hayata geçirmeye başlamıştır.
1991’de Sumio Iijima adlı bilim insanı karbon nanotüpünü buldu.
1996’da NASA da resmi olarak nanoteknoloji üzerine çalışmalarına start vermiştir.
Yine aynı yıl ilk nanoteknoloji şirketi olan “Zynex” kurulmuştur.
2000 yılında yeni milenyumun başında dönemin ABD Başkanı Clinton nanoteknoloji için hükümet olarak bütçe ayırdı.
2001 senesindeyse askeri birtakım gelişmeler ve yeni silahlar için nanoteknolojik araştırmalar başladı.
Geçtiğimiz 20 yılda da hızla gelişerek hayatlarımıza iyice yerleşmiş ve vazgeçilmez bir hal kazanmıştır.
Nanoteknoloji günümüzde yüzlerce sektörde yer edinmiş ve şirketlerin ciddi bütçeler ayırıp AR-GE çalışmaları yürüttüğü başlı başına ayrı bir bilim dalı haline gelmiştir.
Biz eczacılar da bu kapsamda nanoteknolojiden nano farmasötikler başlığı altında faydalanmaktayız. Nano farmasötikler: hedefleme, görüntüleme, farmakokinetik-farmakodinamik değişiklikler, aktif-pasif hedeflendirme ve çözünürlük gibi alanlarda ciddi katkılar sağlamakta ve hasta sağlığı açısından tıbbın gelişimine ön ayak oluşturmaktadır.
Nano cihazlar ve nano yapılar kullanılarak insanlarda moleküler boyutta izlem yapma, tedavi etme ve yeniden yapılandırma gibi hedefler hayata geçirilmektedir.
Nano farmasötiklerin tıpta kullanımındaki avantajlarına,
- Artan çözünürlük
- Artan biyoyararlanım
- Azalan toksisite
- Uzatılmış ve kontrollü salım
- İntraselüler penetrasyon
- Biyolojik ortamda artan stabilite
- Aktif ve Pasif hedeflendirme
- Hızlı, Güvenilir ve Etkili teşhis ve tedavi
örnek olarak verilebilir.
Tıp ve Eczacılık alanında nanoteknolojiden doğrudan hasar görmüş dokuların onarımı, ihtiyaç duyulan yapay organların yerine konulması, en erken dönemde tanı koyabilecek yöntemlerin geliştirilmesi, biyolojik nano sensörler ile tanı yöntemlerinin hassasiyetinin artırılması, ilaç taşıyıcı sistemlerin geliştirilmesi ve vücutta seçilen organ, hücre ya da reseptöre hedeflemenin yapılabilmesi, nano robot ve nano cihazların hazırlanması biyouyumlu ve ortopedik implantların hazırlanması, kardiyovasküler hastalıkların engellenmesi, ve diş hekimliğinde yararlanılmaktadır.
Ayrıca günümüzün en temel ve güncel sorunlarından biri olan kanser hastalığı ve tedavisinde de nanoteknoloji kullanılmaya başlanmıştır. Belki de yakın gelecekte bu teknolojinin sayesinde kesin bir tedavisi bulunmayan hastalıklara çare bulunacak, insanlığa umut olacak.
Kanser ve nörolojik bozuklukların tedavisinde ilaç geliştirilmesinde yararlanılan nanoteknoloji sayesinde, kan beyin bariyeri ve tümör gözenekleri gibi çok küçük alanlardan geçebilecek nano boyutlarda ilaçlar üretilebiliyor. Ayrıca artmış yüzey alanlarından ve biyolojik aktivitelerinden dolayı nano boyuttaki ilaç taşıyıcı sistemler çok düşük konsantrasyonda etkin madde kullanımına olanak sağlar ve böylece yan etkiler azalır.
Bu nedenle nanoteknolojinin faydalarını ve eczacılık alanındaki kullanımlarını yakından takip etmek ve gelişmeleri kaçırmamak büyük önem arz ediyor.