
Son yıllarda, eczane raflarında giderek daha fazla yer kaplayan bir ürün grubu var. Doğanın modern bilimle buluşması sonucu ortaya çıkan bu ürünler: ‘Uçucu Yağlar’. Yeni nesil eczanelere giren hemen herkesin gözü bu ürünlerin bulunduğu köşelere takılıyor. Minik şişeler, bitkilerin Latince isimleriyle süslenmiş zarif etiketler… Lavandula angustifolia, Melaleuca viridiflora, Citrus sinensis… Sanki bir botanik bahçesinin parfümeriyle flörtü gibi. Eczane raflarındaki ‘Aromaterapi’ kategorisinin başrolü olan bu uçucu yağlar; bitkilerden distilasyon veya soğuk sıkım gibi yöntemlerle elde edilen, yoğun aromatik bileşiklerdir. Bitkisel kaynaklı ürünlerle yapılan destekleyici bir tedavi yaklaşımı olan aromaterapide; bitkinin kabuk, çiçek, yaprak, tohum, kök ve gövde gibi değişik kısımlarından elde edilen bu uçucu yağlar etkin bileşikler olarak kullanılmaktadır. Bu bileşiklerin her biri, bitkinin kimyasal yapısına göre değişen farmakolojik özelliklere sahiptir ve bileşenler arasında alkoller, aldehitler, esterler, ketonlar, fenoller, terpenler vb. bileşenler yer alarak birçok düzeyde etki gösterirler. İçerdiği bu bileşiklerle uçucu yağlar masum birer mucize değil; doğanın bize sunduğu konsantre, kimyasal anlamda son derece aktif ve potansiyel olarak riskli hediyeleridir. Özellikle eczanelerde, danışmanlık eşliğinde kullanılan bu ürünler, bilinçli kullanıldığında destekleyici bir tedavi aracı olurken; bilinçsizce kullanıldığında zarar verme potansiyeli taşımaktadır.
Doğal ve tamamlayıcı tedavi yöntemlerine olan ilginin giderek artması ve eczanelerde aromaterapi ürünlerine olan talepteki artış, galiba artık herkesin hem doğal olmak, hem de mucize bulmak istediğine işaret ediyor. İşte sorun tam da burada başlıyor.
Uçucu Yağlar Bitkisel, Doğal ama Zararsız mı?
Ne zaman bitkisel bir ürün söz konusu olsa, eczaneye gelen danışanlarımızda güçlü bir güven duygusu ortaya çıkıyor. Oysa doğa bize yalnızca şifa sunmaz; zehri de doğa verir. Salix alba da doğaldır, Atropa belladonna da. Bir damla uçucu yağ, yüzlerce gram bitkinin damıtılmasıyla elde edilir. Bu da demektir ki uçucu yağ içeren bir şişede yoğunlaştırılmış bir güç saklıdır, ciddi bir fitokimyasal yoğunluk vardır. Gelin görün ki, sosyal medya ve doğal yaşam furyası ile bu yağlar da birer kurtarıcı haline geldi. Uykusuz musun? Lavanta. Başın mı ağrıyor? Nane. Nezle misin? Okaliptus. Bu tür kestirmeler, uçucu yağların özünü ıskalayan bir kolaycılık içeriyor. Oysa aromaterapi, sabır ve bilgi isteyen bir eczacılık sanatıdır. Eczaneye gelen ve aromaterapiye karşı ilgili olan danışanlarımızdan genelde çözüme yönelik net cevap bekleyen sorular alıyoruz. “Bu yağı yaraya damlatsak geçirir mi?”, “Lavanta yağını çocuğumun yakasına damlatayım mı?”, “Portakal yağı iştah kesiyor diyorlar, doğru mu?”…
Bu tür sorular karşısında cevaplarımız genellikle şöyle oluyor: “Hayır, doğrudan damlatmayın; olabilir, ama seyreltmeniz gerek; belki evet, ama mutlaka hekim veya eczacı gözetiminde…” Bu “ama”lar, işin püf noktası. Çünkü uçucu yağlar da ilaç gibi etkin maddeler taşımaktadır ve ilaç gibi kullanılmalı, dozajı olmalı, kontrendikasyonları göz önüne alınmalı ve rafine bilgiyle tüketilmelidir.
Böylece yazımızın ilk bölümünün sonuna gelmiş bulunuyoruz. Dr. Ecz. Mine Uzun’un kaleme aldığı bu çalışmanın ikinci bölümünde ise uçucu yağların güvenli kullanımında dikkat edilmesi gereken hususlar, eczane raflarında kalite ve sertifikasyon süreçleri ile eczacının danışmanlık sorumlulukları ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Dr. Ecz. Mine Uzun
Adres: VİOLA ECZANESİ / Yukarı Dikmen Mah. 648. Cad. Sinpaş Ege Vadisi Alaçatı Çarşısı
No:20A-3 Çankaya/ANKARA
e-posta: dr.ecz.mineuzun@gmail.com