Yeni üyelere özel fırsatlardan yararlanmak ve tüm içeriklere erişim için bugün kayıt olun! Kayıt ol>

İnsan vücudunda normal işleyişin devamlılığı için gerekli birçok sistemde enzimler, enzimlerin düzgün çalışabilmesi için ise mineraller oldukça önemlidir. Birçok enzim için kofaktör görevi üstlenen magnezyum şüphesiz bu minerallerin başında gelmektedir. Sinir iletimi, enerji üretimi, kas hareketleri, nörotransmitterlerin iletimi gibi birçok yaşamsal fonksiyonda kofaktör olarak rol alan magnezyuma gelin birlikte daha yakından bakalım.

Dünya sağlık örgütünün yaptığı bir araştırma sonuçlarına göre dünya popülasyonunun %80’inde magnezyum eksikliği bulunmaktadır. Bu verilere rağmen rutin kan tahlillerinde bir çoğumuzun magnezyum değerleri normal aralıklarda çıkmaktadır. Peki bunun sebebi ne olabilir?

Vücudumuzda bulunan magnezyum mineralinin yaklaşık %70-80’i kemiklerde ve kaslarda, %-18-19’u hücre içinde, %1-2’si hücre dışı sıvılarda bulunmaktadır.  Serumda sadece %0.3‘ü bulunan magnezyum minerali eksikliğinin bu sebeple laboratuvarda yapılan rutin kan tahlilleri sonuçlarına göre saptanması pek mümkün değildir. Özel laboratuvarlarda daha doğru sonuçlar için farklı testler uygulansa da bu testler yüksek maddi imkanlar gerektirdiği için pek kullanılamamaktadır.

Magnezyum eksikliğinde insülin direncine yatkınlık, vazokonstriksiyon sebebiyle koroner spazmlar ve çarpıntılar, kas krampları oluşabilir ve metilasyon döngüsü bozulabilir. Aynı zamanda beyinde ağır metallerin birikmesine neden olarak parkinson, multipl skleroz ve alzheimer hastalıklarına yol açabildiğine dair deliller vardır.

Magnezyumun asıl kaynağı topraktır. Yeşil yapraklı bitkilerden beslenme ile alınan magnezyum miktarı, günümüzde verimsizleşen toprak ve dengesiz beslenme sebebiyle artık gerekli seviyelerde değildir. Günlük olarak alınması gereken magnezyum miktarı kronik rahatsızlıklar, gebelik, emzirme, artan yaş, stres gibi faktörlerle değişkenlik göstersede genel olarak 200-250 mg/gün civarlarındadır.

Dengesiz beslenme ve düşen toprak verim dışında magnezyum seviyelerini düşüren faktörler arasında;

  • Bağırsak hastalıkları nedeniyle yetersiz emilim
  • Kronik stres nedeniyle normalden fazla kullanılması
  • Diyabet, hipertansiyon, metabolik sendrom
  • İleri yaş
  • Aşırı kahve-kafein tüketimi
  • Alkol kullanımı
  • Antiasit ve PPI kullanımı
  • Yüksek Ca alımı

bulunmaktadır.

Günümüzde beslenmeyle yeterli magnezyum seviyelerine ulaşılamadığı için magnezyum takviyeleri oldukça popülerdir. Fibromiyalji, Kronik yorgunluk, Tip 2 Diyabet, Migren, Anksiyete, Premenstural sendrom gibi birçok patolojik durumda tedaviye destek olarak tavsiye edilmektedir.

Piyasada bulunan magnezyum takviyelerinde magnezyumun farklı formlarını görmek mümkündür. Preparatlar farklı durumlar ve ihtiyaçlar için özelleştirilmiş, emilim ve biyoyararlanımları iyileştirilmiştir. Tüm bu formları organik ve inorganik formlar olarak kısaca sınıflandırılması;

İNORGANİK : Magnezyum sülfat,Magnezyum fosfat, Magnezyum karbonat, Magnezyum oksit

ORGANİK: Magnezyum sitrat, Magnezyum pikolinat, Magnezyum bisglisinat, Magnezyum N-asetil Taurinat, Magnezyum malat, Magnezyum L-trenonat şeklindedir.

Preparatlarda sıklıkla B6 vitaminiyle kombine magnezyum formları görülmektedir. B6 vitamini magnezyum ile sinerjistik etki göstermektedir.

Bu kadar fazla formun bulunması danışanların kafasını karıştırabilmektedir. Bu sebeple en sık karşılaştığımız magnezyum formları ve etkilerinden kısaca bahsederek yazımı sonlandırmak istiyorum.

Magnezyum Oksit emilimin en düşük olduğu formdur. Laksatif olarak kabızlık tedavisinde kullanılır.

Magnezyum Sitrat en çok kullanılan ve emilimin yüksek olduğu bir formdur. Kas krampları ve enerji desteği için sıkça kullanılır. Kabızlık tedavisinde etkilidir.

Magnezyum Malat fibromiyalji, kronik yorgunluk, kas krampları ve insülin direncinde tercih edilmesi gereken formdur.

Magnezyum Glisinat premenstural sendrom, uyku bozuklukları, anksiyete,migren fibromiyalji ve kramplarda etkilidir.

N-Asetil Taurinat Magnezyum (ATA Mg) kardiyovasküler rahatsızlıklar, bilişsel ve zihinsel fonksiyonların desteklenmesi, migren durumlarında etkilidir.

 

Uzm. Dr. Ercüment İLGÜZ ve Ecz. Öznur KIZAR’ın notlarından derlenmiştir.

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir